Uğrayın Buraya

Uğrayın Buraya | Yeni uğrak adresiniz...

Sinekli Bakkal

KİTABIN KİTABIN ADI: SİNEKLİ BAKKAL
KİTABIN YAZARI: HALİDE EDİP ADIVAR
YAYIN EVİ VE ADRESİ: ATLAS KİTAP EVİ
BASIM YILI: 1984

Sinekli Bakkal, Abdulhamit devri İstanbul’unun kenar mahallelerinden birisidir. Bir geçitten çok bir toplantı yeri gibidir. Bu sokakta oturanlardan biri mahalle imamıdır. Onun kızı, Emine ise babasının istemesine rağmen “Kız Tevfik” denilen bir halk sanatçısı ile evlenir. Tevfik; orta oyunu, karagöz gibi şeylerle vakit geçirir. Ayrıca Emine ve Tevfik’le birlikte, sokaktaki İstanbul bakkaliyesini işletmektedir. Bir süre sonra Tevfik ile Emine anlaşamazlar ve ayrılırlar. Tevfik yaptığı şaklabanlıklar yüzünden sürülür. Ancak Emine hamiledir, ve İnadını ve iradesini annesinden, yeteneklerini ise babasından olan bir Rabia isimli bir kızları dünyaya gelir . Emine’nin Babası Rabia’nın dedesi olan imam ise Rabia’yı biraz büyüyünce hafız yapar. Mahallenin bir de kibar konağı vardır: “Selim Paşa Konağı”. Bu konak başlı başına bir alemdir. Selim Paşanın Hanımı dünyanın tadına varmış, yaşlandıkça ölüm korkularına kapılmıştır. Ve teselliyi nerede bulacağını şaşırmış bir kadındır. Selim Paşa ise Padişahın dostlarından ve Zaptiye Nazırı idi. Oğlu Hilmi ise babasının aksine Jön Türklerle ilgisi olan bir ihtilalcidir. Büyüklük peşinde bir hayal adamı. Konağa giren - çıkan pek çoktur. Peregrini adında ki bir İtalyan piyanist Vehbi Dede adında bir Mevlevî bunların başlıcaları arasındadır.
Rabia mevlit ve kuran okumaktaki şöhreti ile Selim Paşa konağına kapılanır. Peregrini’yi orada tanır. Vehbi dededen musiki dersleri, alır. Rabia biraz büyüdüğünde Hiç görmediği babası Tevfik sürgünden dönmüştür. Rabia annesi ile babası arasında tercih yapmak zorunda kalmış ve Babası Tevfik’i seçmiştir. Bunun üzerine Emine Rabia’ya çok kızmış her namazdan sonra beddua etmeye başlamıştır. Rabia Babasına bakkalda ve karagöz oyunlarında yardım etmekte Mahallenin cücesi olan Rakım Amcası ile beraber hep beraber güzel vakit geçirmektedir. Lakin Tevfik’in kadın kılığına girip Selim Paşanın oğlu Hilmi için Fransa’dan gelen yabancı evrakları feslilerin giremeyeceği Fransız Postanesine gidip alması esnasında yakalanması ile, Tevfik, zaptiye dairesinde “göz patlatan Hakkı” adında ki zorbanın sıkı işkenceleri ile sorguya çekilmiştir. Gene de Hilmi’nin adını vermez sürgüne yollanır. İş anlaşıldığı için Paşanın oğlu Hilmi de Selim Paşanın emri ile sürgüne Şama sürülecektir.
Tevfik yokken Rabia Rakım Amcanın yardımı ile dükkanı idare eder. Vehbi Dede ve Peregrini de kendisine arkadaşlık ederler. Ama babası sürgüne yollandığından sonra bir daha Selim paşa konağına ayak basmaz. Konakta pek sevdiği bir Cariye vardır: Kanarya Hanım. Çerkez asıllı olan Kanarya Hanım da aslında evlenip çırak çıkmıştır.
Rabia, Ramazanlarda camileri gezer mukabele okur ara sıra mevlitlere çağrılır. Şehzade Nihat Efendisinin yalısında da Mevlit okumaya davet edilir. Rabia yalıya gittiğinde iç salonun kapıları açılarak sinekli bakkal mescidinin büyük bir toplantı yeri haline getirildiğini görür. Renkli Papatya başlarına benzeyen yüzlerce başörtülü kadın dinleyicisi vardır. Bu duygulu kalabalığa yanık ve dokunaklı sesi ile mevlit okuduktan sonra salonun sonunda çok güzel bir mermer heykele benzeyen sarışın bir kadın görür . Bu kanarya Hanımdır. İki eski dost çığlık çığlığa birbirlilerinin boynuna atılırlar.
Peregrini Rabia’nın okuduğu mevlide hayrandır. Karakterine, olgunluğuna hayrandır. Sonunda , tasarısını Vehbi dedeye açar. Onunda uygun bulması üzerine Rabia ile evlenmek için dinini değiştirir. Osman adını alır. Vehbi dede de, onu kızı gibi sevmektedir. Yani Rabia da güzelliği bulan Tanrı sevgisi...
İmam da Emine de öldüğünden Osman’la Rabia Evi onarırlar. Dükkanın üstüne yerleşirler. Rabia’nın gebeliği çok sıkıntılı geçer. Sonunda İstanbul’da ilk defa yapılan bir sezeryan ameliyatı ile kurtulur. Bir oğlu olur. Bu mutlu olayı izleyen yıllarda 1908 meşrutiyeti gelir. Sürgünler yerlerine dönerler. Geri dönenler arasında Tevfik de vardır. Rabia, Osman Rakım Amca , Mahallenin Kibar tulumbacısı, Sabit Beyağabey , Bütün sinekli bakkal onu karşılamaya giderler. Vakti ile Padişah haini diye sille tokat İstanbul’dan sürülenlerin hepsi, şimdi birer Hürriyet kahramanı olarak dönmektedir.
Tevfik’in bu siyasi görüşlerle ilişiği yoktur. Vapur rıhtımına yanaşıpta sürgünler çıkınca karşılama törenleri başlar. Sabit Beyağabey bir emir verince sinekli bakkal takımı Tevfik’in bile ürkütüp saklanacak yer aratan bir coşku ile gösterilerine başlar. Sinekli bakkal delikanlıları Şişmanca bir adamı omuzlarına alırlar. Tevfik’in mahalleye dönüşü dolası ile ateşli bir hürriyet nutku çeken bu adamı Tevfik hemen tanır. Bu zaptiye dairesinde kendine işkence eden göz patlatan Muzafferdir. Vehbi Dede ile Osman Tevfik’in Koluna girer ve ona bir torunu olduğunu haber verirler
11.11.2007 tarihinden itibaren 132448 ziyaretçi sitemizi ziyaret etti.
Genel
BURAYA MENÜ



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol